Günümüzde bir çok insanda görülen psikolojik bir durumdur. Stres, tehlike veya gerginlik yaratan durumlarda ortaya çıkan; duygusal, davranışsal ve gözlenebilir reaksiyonlardır. Nedeni belirsiz ve bilinmeyen korkularımızdır. Bir başka şekilde açıklarsak organizmanın tehdit yaratan bir durumla karşılaşması yada tehlike anında savaşma-kaçınma tepkisidir. Kaygılı kişiler iş yaşantılarında bu durumla karşılaşırlarsa başarıyı ve hayatını devam ettirmeyi engelleyen bir durum olarak ortaya çıkmaktadır. Nedeni belirsiz bir anda ortaya çıkan korkular olarak da düşünebiliriz. Aşırı kaygılı kişiler yaşamlarını devam ettirmede zorlanır ve kişilerin yeni bilgiler öğrenmesini engeller. Aşırı kaygı kişilerde patolojik bir duruma yol açabilmekte ve yaşamı daha da zorlaştırabilmektedir. Kişinin kaygı düzeyinin yoğunluğu nasıl algıladığına bağlıdır. Bu durumla karşılaşıldığında tehdidin oluşma şiddetine ve derecesine göre kaygıda gittikçe artacaktır. Bir kişinin kaygılandığı durumda merkezi sinir sistemi uyarılarak, nabzında yükselme, aniden sinirlenme, kalp atışının hızlanması, çarpıntı, boğulacakmış hissi, kalbin sıkışma hissi, terleme, aynı zamanda ellerin terlemesi, mide ağrısı ve bulantısı, baş dönmesi, nefes almada güçlük, kaslarda gerginlik ve şiddetli baş ağrısı olarak görülmektedir.

Bireyin günlük yaşantısını, çalışmasını, kişinin işlevselliğin, yaşamını sürdürmesini engellerse bu bozukluğun oluşmasına yol açar.

Kaygı Bozukluğunun Nedenleri

Kaygı bozukluğunun oluşmasında ilk olarak genetik yatkınlık düşünülebileceği gibi, kişinin dini inancı, kişinin çocuklukta nasıl yetiştirildiği, aile içerisinde kendisini ifade etme biçimi, kişinin ailesindeki soy ağacı (geçmişi) ve kişinin sosyal yaşantıları bu bozukluğun nedenlerindendir.

Cinsiyetinde kişisel olarak kaygıyı farklı biçimde etkilediği görülmektedir. Yapılan araştırmalarda kadınların kaygı düzeyinin erkeklerin kaygı düzeyine göre daha yüksek olduğu ve kadınların bu durumla daha çok karşılaştıkları yapılan araştırmalarda ortaya çıkmıştır. Bunun nedeninin de kadınların duygusal yapısı olduğu saptanmıştır.

Çocuklarda ve Ergenlerde okul başarısının kaygıyı etkileyen etkenlerdendir. Başarısı yüksek olan çocuklar bu durumu yaşamazken başarısı düşük olan çocukların bu durumla karşılaşması daha çoktur. Çocuklar velilerinin verecekleri tepkilerden korkmakta ve çekinmektedirler.

Ailenin tutumu da kaygıyı etkilemektedir. Örneğin Din ayrımı olan ailelerin çocukları, çocuklarının yerine karar veren aileler vb.

Ailenin maddi durumu, bunun sonucunda elde edebildikleri ve isteyip elde edemedikleri kişinin kaygı durumunu etkilemektedir.

Kardeş sayısı da kaygıyı etkilemektedir.

Tedavi

Danışanın kaygılı durumuyla ilgili tedaviye ne kadar istekli olduğu, danışanın tedaviye cevap vermesinde etkilidir.

Kaygı bozukluğunda psikoterapi yapılmaktadır.

Kaygı bozukluğunun ana sebepleri yapılan tetkikler sonucunda belli olduktan sonra doktor ilaç tedavisi başlayabilir.

Terapi seanslarıyla birlikte, beyindeki bu duruma yol açan, fiziksel tepkileri azaltmak ve bunları tamamen ortadan kaldırmak için terapiyle birlikte danışanın ilaç kullanımı yapması gerekebilir.

Danışanın beslenmesine dikkat etmesi gerekmektedir. Örneğin kafeinli içecekleri azaltmaları gerekmektedir ve bunun önemi kişiye vurgulanır.

Düzenli uyku vücudumuzun dinlenmesini sağlamaktadır. Kişinin bedeninin dinlenmesi kaygılanmamızı ve rahat bir şekilde hayatımızı sürdürmemizi sağlayacaktır.

Gün içerisinde stresi atmamızı sağlayacak aktiviteler yapmak. Yoğun iş temposu olan kişilerin işlerini geniş bir zamana yaymasını sağlamak, derin nefes almak kişiyi rahatlatmaktadır.

Bunlar danışanın rahatlamasın, kaygı ve stres yaratan durumdan arınmasını sağlayacaktır.